Cumartesi, Temmuz 30, 2022

HAK ETTİKLERİN IŞIĞINDIR "IŞIK ADAM"

 

Asansörle aşağıya inerken, yanıma aldıklarımı bir kez daha kontrol ediyorum.

Güneş gözlüğümü şimdilik saçlarımın üzerine tutturmuştum zaten. 

Cep telefonum, okuma gözlüğüm ve burun spreyim küçük çantamın içinde. 

Şapkam şortumun bel kısmında, kulaklığımsa kulaklarımda takılı.  

Hazırım yani. Asansörden indiğimde, evime sadece yirmi otuz metre uzaklıktaki kent içi ormanlık alana ulaşıyorum. 

Sıcak bir temmuz gününün yaz akşamüstünde, yüksek ağaçlarla süslü küçük ormanımın serin ve hoş havası ile sarmaş dolaş oldum işte. 

Şimdi kronometreyi de çalıştırdım, altmış dakikalık yürüyüşüm başlasın diye.

Ve son olarak youtube' dan, şarkı listemi açıyorum.

Yürüyüş boyunca kulaklarıma değecek şarkı seslerini en yüksek seviyeye çıkartıyorum.

Dünyanın, saygısız ve bencil seslerini duymak istemiyorum çünkü. Evet, evet.. Doğup büyüdüğüm, ve her şeyimi borçlu olduğum, şimdi ise sevgisizlik ve hoyratlığın kol gezdiği bu coğrafyadaki hiçbir sesi duymak istemiyorum şu an. 

Öyle ki, biraz uzaktaki kara yolundan gelen trafiğin uğultusunu dahi duymaya tahammül edemez durumdayım.

Acaba kör mü olmalıyım (!) Sinsi bir çıkarcılığın, her adımda karşıma çıkan küstahlıkla beslenmiş nezaketsizliğin, her köşe başında pusulanmış duygusuzluğun, kötülüğe yeminli mutlu yaşam katillerinin pervasızca dolaştığı sokakları görmesem daha iyi olacak sanki.

Ve işte, şarkılarımla birlikte yürümeye başladım bile.

Akşam güneşinin sık yapraklı ağaçlar arasından düşüp oynaştığı yeşil çimenler üzerindeki adımlarım çoğalmaya başladı.

Cep telefonumdan kulaklarıma koşarak gelen ilk şarkının melodisini işitir işitmez, bunun Işık Adam'ın bir şarkısı olduğunu anlıyor, ve adını da biliyorum.

Sesi sonuna kadar yükseltiyorum, ama bir tatminsizlik içindeyim. 

Şarkının o insanı kurşuna dizen sözlerini Işık Adam'ın tatlı sesinden çok, çok daha yüksek volümde duymalıyım,  hatta bağıra çağıra söylemeli o ; ormanı, kenti, belki de dünyayı çınlatmalı şarkısıyla..

'Olanlar Olmuş', kulaklarımdan ruhuma dalgalarca akarken, dayanamayıp kendi sesimi Işık Adam'ın sesine katıyorum;


"Giderken bıraktığım

Asmalar üzüm olmuş

Yerlerde bütün kollar

Bütün bağlar bozulmuş


Ben mi geç kaldım yoksa

Mevsimler mi soğumuş ?

Görmeyeli buralara

Olanlar olmuş, olanlar olmuş... "

***

Sen de biliyordun kuşkusuz, Işık Adam !   

İnsan bir daha dönülemeyecek yerlerden gider bazen. 

Bir kez gidildi mi, artık dönülmeyen yerlerdendir ardında bıraktığı. 

Tıpkı çocukluğun gibi Işık Adam !

Çocukluğundan gittiğinde, dönülmez bir yerdir orası senin için bundan böyle..  

Yine de çıkıp gelir insan bazı kere, o dönülmesi mümkün olmayan, sahipliği çoktan el değiştirmiş kendisinin olmayan yere.. 

Ah ! Bilsen, sadece bir yanılgıdır bu .. Bir halüsinasyon, aldatan bir gölgeler oyunudur zihninde ..

İnsan döndüğünü zanneder şarkındaki gibi .. Hiç dönmemiştir oysa !

"Giderken bıraktığı asmaların üzüm olduğunu, bütün bağların bozulduğunu, mevsimlerin soğuduğunu" hisseder üşüyerek.

"Ben mi geç kaldım" pişmanlığının dişlilerinde kemikleri tuz buz olur..

Söylesene Işık Adam ! Dönmenin kendisi, dönüp geldiği yere önceki gibi tutunması değil midir insanın !

Derler ki; "Işık Adam askerden döndüğünde, giderken ardında bıraktığı ve büyük bir aşkla bağlı olduğu kadının, en yakın arkadaşıyla nişanlandığını öğrenmiş de, bu yüzden yapmış 'Olanlar Olmuş' şarkısını..

Hikayen can yakıcı Işık Adam !

Ama öğrenilmiş çaresizliğimiz var her birimizin.

Dünya kötü bir yer bilirsin .. Aşksa bir köpük baloncuğudur nefesinle uçurduğun, ve de bir fiskelik canı olan..


Bıraktığın yer, ihanet faylı depremlerle harabeye dönmüşken, dönmek midir şimdi seninkisi !

Tutunacağın hiçbir dal yok ki hem, "tamam döndün işte" diye, nasıl diyelim ki sana..

Sen yokken tekinsiz aşkının elleri kırdı, paha biçilmez sevginle kaskolu o dalları, ne yazık ! 

***

"Giderken bıraktığım

Gökyüzü toprak olmuş

Yıldızlar, çakıltaşı

Güneş bir yaprak olmuş


Ben mi yaşlandım yoksa

Dünya mı alt üst olmuş?

Ben gideli buralara

Olanlar olmuş, olanlar olmuş

Olanlar olmuş, olanlar olmuş .."

***

Bir halk deyişi bilirim ben, Işık Adam ! 

Her ayrılık başlangıcındaki vedalaşma seremonisinin olmazsa olmazıdır sanki.

"Gidip de gelmemek, gelip de görmemek var" diyerek bir kucağa bırakır insan kendini, son kez sarılmayı çağrıştıran bir teslimiyetle..  

Söylenmese daha iyi ya, gidip de dönememe, dönüp de bulamama ihtimali zehirli mantarlarca köpürtür yürekleri gider ayak..    

Bu yüzden Işık Adam; "Gökyüzünün toprak, Yıldızların çakıl taşı, Güneşin bir yaprak" olma ihtimalinin lafı bile olmaz; gidenlerin dönmediği, dönenlerin de bulamadığıyla girdiği ihtimaller yarışında..

Ve olanlar olacaktır hep .. Biz de yaşlanacağız, dünya da alt üst olacak dönüp durdukça .. Bize olanlar hep olacak .. Bir an fark etmesek bile, olanlar olmuş olacak ..

***

Dünyadaki her şey Işık Adam'ın şarkısından ibaret olduğu halde, ormanımda yürümeye devam ediyorum.

Çevremdeki canlı cansız gölgelerin tümüne ilgisizim.    

Sadece düşüncelerim bana ait, vücudum ayaklarıma, yön duygumsa adımlarıma emanet yürüyorum.

Dakikalar ve adımlarım soluk soluğayken, kulaklarımda hep aynı şarkı.. 

Bittikçe tekrar dinliyorum. Sonra tekrar dinliyorum. Sayısız kere, tekrar tekrar dinliyorum. 

Hiç kimse duymuyor şarkıyı ormanımın paydaşlarından. 

Bense, 'Olanlar Olmuş' u, içimde bağırta bağırta dinliyorum..

Şimdiye değin canımı yakmış ve beni eksiltmiş 'Olmuş Olan' her şeye nispet, ormanımda yankılanan çığlıklarla dinliyorum.. 

Sonrasında ve sadece birkaç saat ötesi evimde dinlenirken, televizyon ekranında geçen alt yazıyla öğreniyorum Işık Adam'ın öldüğünü.. 

Hiç tepki vermiyorum.. "Hadi canım ya ! Biraz önce birlikteydik yürüyüşte. Hem de şey şarkısıyla .. " bile demiyorum.

Şey şarkısı mı !! Aman Allah'ım, biraz önce bağıra çağıra dinlediğim şarkının ismini hatırlayamıyorum. 

Işık Adam'ın ölmüş olmasının önüne geçiyor şarkının ismi.. 

Neydi ya ! Bütün bu yazdıklarımı bana düşündüren şarkının ismi neydi, ne !

Birisi şarkının ismini söylemese, çıkamayacağım bu travmatik duygu sarmalından biliyorum..

O sırada, televizyon ekranında, bir koronun önündeki solist adamın türküsünü işitiyorum;

"Elinde divit kalem

Leylim aman aman, 

Leylim aman aman, Sarı Gelin !

Dertlere derman yazar, oyy !!

Nenen ölsün Sarı Gelin..

Sarı Gelin aman, aman.."

***

Sen ölme n'olur Işık Adam !

Söz, bütün şarkılarını anlatırım ben elimde divit kalem, gücüm yettiğince..

Zaten şarkı sözlerini ben yazmış gibiydim senden habersiz..!

Sen ölme n'olur !

***

Benden seni bir kelime ile anlatmamı isteseler, hiç tereddütsüz "Işık" derdim. 

Tertemiz, berrak ve duru yaşamın; pırıl pırıl ışıklar içindeki sesin, parlak ışıklarla sarıp sarmalanmış şarkı sözlerin ..

Bir kuşağın aşklarının tanığısın sen sesinle, şarkılarınla .. Milyonlarca insanın gençliğinin yoldaşısın ..

O kadar bilinensin ki, seni okuyucuya anlatmaya çalışmak saygısızlık olacak ..

O kadar çok sevgiyi hak ettin ki sen, yüreğindeki iyilikle ve etrafına saçtığın ışıkla Işık Adam !

Hak ettiğin her şey ışığın olup, yolunu aydınlatsın gittiğin yerde !

Işıklar yoldaşın olsun "Işık Adam" !

Işıklar içinde uyu İlhan İrem.. !


( Temmuz / 2022, İzmit )


 



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

SEN YAŞTAYIM

İNSANIN MAVİSİ

  Bu sabah deniz, kendimin "Di'li geçmiş zaman"ı. Bir vakit bendeki mavinin solmamış hali. Çocukça güldüren, aşkça ürperten, b...