Çarşamba, Temmuz 20, 2022

SENİ BEN ELLERİN OLSUN DİYE Mİ SEVDİM / ALMUS YENİ SİNEMA

Dışarda, sararmaya ve çıtırdamaya başlayan kuru yapraklarıyla Eylül var.
Yüreklere tıka basa doldurduğu hüznüyle, Günahkar Eylül !
Sarı kuru, serin bir Pazar günü öğleden sonrasıdır zaman.
Cep telefonumdan ses yükselticiye, oradan da odamın içine dağılan Müzeyyen Senar şarkıları..
Ah, bir de gramofondan söyleseydi Müzeyyen, ya da pikaptan, hatta çizik bir taş plaktan.
Sanırsın, randevu vermişler birbirlerine Eylül ve Müzeyyen Senar.
Demişler ki; gidelim, şarkı söyleyip bir şeyler yazdıralım şu İkizler Burcu Adamı'na..
Öyle ya demiş Eylül, burcuna bakmadan bana günahkar diyor bir de, soralım hesabını !
Müzeyyen Senar ! Sevgili Kadın.. Melek olmuştun sen biliyorum. Bakma sen Eylül'e.. Gider yine gelir, yine gider yine gelir, bitmez bizim onunla hesabımız..
Demem odur ki sana; yüzündeki her bir çizgiyi seviyorum, her birimizin katili zamanın senden aldığı, kaybettirdiği her şeyi aklımda tutuyorum. Zamanın asla dokunamadığı sesini çok seviyorum.. Sen benim "Fikrimin İnce Gülü" sün Sevgili Abla..
Her neyse; "Seni Ben Ellerin Olsun Diye mi Sevdim" diyerek dokundun ya kalbime biraz önce..
Tam da o zaman başladı işte çocukluğuma ve Sevgilim Almus'a yolculuğum..
Film bittiğinde ya da 'beş dakika ara' da, Yeni Sinema' dan çıkıp bir sevgiliye kavuşmak ister gibi göle doğru koşardı bu şarkı.
Şimdiki gibi çok katlı ve insan ruhunu gökyüzüne hasret bırakan binaların değil, tek katlı ya da en fazla iki katlı binaların olduğu bir zamandan söz ediyorum.
Her birinin önünde vişne ağaçlarının ve dallarında mutlu serçelerin olduğu bir zamandan..
Ah ! O ses.. Çocuk aklımla Türkan Şoray'ın sandığım, o genizden gelen, berrak ve duygulu ses.. Nasıl da taşardı Yeni Sinema'dan Almus Sokakları' na. Aşka çağırır gibiydi ve bir kadının sesine aşık olmayı o zaman tatmıştım ben..
Bu yazıyı okuyacaklar arasında Hıdır'ın Sineması'nı da hatırlayanlar olacaktır elbette.
Aklımda kalan şey, karanlık ve tuhaf bir toprak kokusu Hıdır'ın Sineması'ndan. Ve beyaz perdede sesler, gölgeler.. Kadın ve erkek sesleri, gölgeleri..
Yeni Sinema ! Her seferinde o renkli gözlü, hep ağlıyormuş gibi ıslak yüzlü, sarışın adama elimdeki bir lirayı uzatıyorum. Yanımda iki kız var, ablam ve kardeşim.. Ve hep aynı cümleyi tekrarlıyorum; 'bir liraya üçümüz olur mu?'
Zaten bu soruma sayısız defa muhatap olmuş adam, ciddi bir tavırla ve o güzel beyaz elleriyle parayı alıp, konuşmadan gözleriyle 'tamam' diyor bana..
Yıllarca tekrar etti bu sinemasal ritüel.
Ve film devam ederken o boş, sakin Almus Sokakları göle o kadar yakındı ki..
Ve göl o kadar temizdi ki..
Çoğu siyah beyaz Yeşilçam Film'lerinin döktürdüğü gözyaşlarını yıkayacak kadar temizdi !
Yani, Müzeyyen Abla.. Ruhun şad olsun..
"Seni ben ellerin olsun diye mi sevdim " diye başladın ya biraz önce; çocukluğum mu, Hıdır'ın Sineması mı, Yeni Sinema mı, göl mü, vişne ağaçları mı, Sevgilim Almus mu, hangisi daha uzak bilemedim doğrusu.. !

(Eylül / 2021, İzmit )



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

SEN YAŞTAYIM

İNSANIN MAVİSİ

  Bu sabah deniz, kendimin "Di'li geçmiş zaman"ı. Bir vakit bendeki mavinin solmamış hali. Çocukça güldüren, aşkça ürperten, b...