Perşembe, Temmuz 21, 2022

BENİ ÇAĞIRACAKTI

 

Korona virüs pandemisinde, zamana da bir şeyler oldu.
Her zamanki zaman değil artık o !
Önceden de hızla akıp giderdi insanoğlunun bu en kıymetlisi.
Yaşamın altın tepside sunduğu bu eşsiz servet, hiç bitmeyecekmiş gibi hoyrat bir müsriflikle bol keseden harcanırdı insan denen meçhul tarafından.
Sonra da, haksız bir siteme muhatap olurdu zaman. Rüzgar gibi geçtiğinden şikayet edilirdi.
Salgınla birlikte günlerin adı çeşitlendi öncelikle; pazarın çarşambanın yanına açık / kapalı, yasaklı / serbest lakaplı günler geldi.
Bir lokmacık oluverdi günler. Sanki belirsiz bir el yakasından tutup, yirmi dört saatin altına çekiverdi bir günü. O da peşine takıldığı hafta ve aylarla birlikte, zaman treninin en aceleci yolcular kompartımanında akıp gitti raylar boyunca ..
Öyleydi evet.. Önceden de su gibi akıp gidiyordu zaman. Ama şimdi şelale gibi akıyor artık.
Sanki arkasından atlı değil de, yedi başlı ejderha kovalıyor.. Göz açıp kapayıncaya kadar değil bu akış, iki kirpik arası yolculuğun daha yarısı olmadan geçip gitmiş oluyor acımazsızca..
Oysa tam tersi olmalıydı. Ayağını gazdan çekip, vites küçültmeliydi zaman salgın sürecinde.
Öyle ya; sokaklardan kısıtlanmak, insan ilişkilerinde eksilmek, yaşamın duvarlar arasına sıkışması.. derken durgun bir nehir gibi yatağında telaşsız akmalıydı zaman..
Zaten sorun, yaşamın özündeki o telaş değil miydi ! İnsanoğlu bu harikalar (!) çağında koştura koştura ve taşikardik telaşlarla yaşamıyor muydu sanki..
Belki de hala pandemi öncesindeki hızıyla akıp gidiyordur zaman. Belki de sadece benim yanılsamamdır, göz bağımdır bu durum..
Ama en azından, artık zamana hükmedemediğimizi biliyoruz. Bizim olan zamanı salgın yönetiyor artık. Bize zimmetlenmiş olan zamanı, istenmeyen misafir korona virüs harcıyor bizim yerimize. Zamanı kullanmaktaki müsrifliğimizin bedelini ödüyoruz belki de. Salgınla geçirdiğimiz her an, bir başka türlü eksiltiyor bizi yaşamdan ve zamandan ..
İşte kendi zamanımızı biz değil de, gözle görülmeyen küçücük bir yabancı böylesine pervasız harcadığı için boyu kısalıyor bizim olan zamanın.. Ve bizde bir telaş.. bir telaş.. İçinde biz olmadan hızla akıp giden zamanımızın peşinden bakakalıyoruz..
Aylar geçmiş aradan.
Salgın sürecindeki ikinci anneler günü bugün.
İlki yoktu benim için.. İkincisi de yok.. Sonrakiler de hiç olmayacak..
Sadece ben değil elbette, içimizden bazıları da yaşıyor bu yokluğu ve hep yaşayacaklar..
Ah pandemi ! "Hepsi senin yüzünden" demek istemiyorum ama "sen olmasaydın eğer farklı olabilir miydi" diye düşünüp, bir kara delik tarafından yutulmama da engel olamıyorum..
Son günlerinde bir sabah uyandığında; hep yanında olmuş ablama "ben Ethem'i çağıracağım" deyip, "anne salgın var, şimdi gelemez, seyahat yasağı da var, bunlar bitince gelir" cevabıyla boynunu büküp, "tamam o zaman" teslimiyetçiliğini yaşayan anneme veda edebilir miydim bilemiyorum..
Bildiğim şeyse; bu cümlenin, yaşamım boyunca ve bir seri katil acımasızlığıyla artık peşimde olduğudur..
Takvimler 09 Mayıs 2021' i gösteriyor.
Bugün, Anneler Günü.
Sabah uyandığımda; "ben Ethem'i çağıracağım" cümlesini, yumruk kadar bir et parçasından ibaret kalbime mıh gibi çakıyorum..
Bu sabah, kendi kanımı akıtıyorum ..

( Mayıs / 2021, İzmit )


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

SEN YAŞTAYIM

İNSANIN MAVİSİ

  Bu sabah deniz, kendimin "Di'li geçmiş zaman"ı. Bir vakit bendeki mavinin solmamış hali. Çocukça güldüren, aşkça ürperten, b...