Çarşamba, Temmuz 20, 2022

Beyazıt Kulesi'nin Kırmızı Işığı

 

Eski bir zamandı
Takvimler, 1977 yılının Kasım ayını gösteriyordu.
İstanbul Üniversitesi Merkez Bina Kapısı'ndan çıkan genç adam, bir an başını kaldırıp gökyüzüne baktı.
Belli belirsiz bir yağmur çiseliyordu.
Akşamla birlikte tatlı bir sonbahar tülden bir örtü olup Beyazıt Meydanı'nın üzerine inmiş, dalgalanıyordu.
Akşam telaşı içerisinde koşuşturan insanlar, yorgun şehrin hiç dinmeyen uğultusu, binaların ve otomobillerin ıslak caddeye düşen sarı ışıkları, nefes almakta olan hüzünlü bir sahnede kendi rollerini oynuyorlardı.
Akşam, sonbahar ve genç adam sarmaş dolaş oluverdiler sessizce.
Serin bir rüzgar, yağmur damlacıklarından birkaçını genç üniversitelinin yüzüne yapıştırıverdi ansızın.
Üşüdüğünü hissedince parkasına iyice sarılıp, yakasını kaldırdı.
Aksaray'a doğru yürümeye başlamadan önce dönüp arkasına baktı.
Kampüs içindeki Beyazıt Kulesi'nin kırmızı ışığı yanıyordu.
"Sevgilim" diye düşündü .. "Sevgilim" ..
İnsan, sadece karşı cinsten birini sevmekle yetinemezdi ki .. Sadece, bir insandan sevgili olmazdı ki ..
Belki de en doğru aşk, bir ruhu sevmekti ..
İstanbul Hukuk Fakültesi'ni, koridorlarını, yüzlerce öğrenci ile birlikte ders dinlediği Ebul'ülâ Mardin Amfi'sini, Roma Hukukunu, ilk kez duyduğu 1876 Kanunu Esasi'yi, hocaları Ziya Umur, Tarık Zafer Tunaya, Sulhi Dönmezer ve daha nicelerini, hukuk kitapları ile tıka basa dolu Filiz Kitabevi'ni, o ruha ait her şeyi, her şeyi seviyordu genç adam..
Sonbahardan büyük bir soluk aldı içine, akşamın yüzüne doğru mutlulukla gülümsedi ..
İstanbul ne yaparsa yapsındı, kalbine dokunan sevgilisi vardı ya, aşık olduğu ruh yeterdi ona..
Zaten genç yaşında yüreğine çöreklenen bu sevda onu hiç terk etmeyecek, yaşam boyu yapışık ikizler gibi birlikte olacaklardı.
Hızlanmış olan yağmura aldırmadan, Yedikule'de bir apartmanın bodrum katındaki dairesine gitmek için yürüyüp, İstanbul'a karıştı..
Yanından gelip geçenler onun ne düşündüğünü bilselerdi şaşırırlardı hiç kuşkusuz.
Türk Kanunu Medenisi'nin birinci maddesini tekrarlayıp duruyordu içinden genç adam;
"Kanun, lafziyle veya ruhiyle temas ettiği bütün meselelerde mer'idir. Hakkında kanuni bir hüküm bulunmayan meselede hakim örf ve adete göre, örfü adet dahi yok ise kendisi vazıı kanun olsaydı bu meseleye dair nasıl bir kaide vazedecek idiyse ona göre hükmeder.
Hakim hükümlerinde, ilmi içtihatlardan ve kazai kararlardan istifade eder." 

( Şubat/2021, İzmit )


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

SEN YAŞTAYIM

İNSANIN MAVİSİ

  Bu sabah deniz, kendimin "Di'li geçmiş zaman"ı. Bir vakit bendeki mavinin solmamış hali. Çocukça güldüren, aşkça ürperten, b...