Cuma, Mart 06, 2009

Öğretmen Annem ve Babam


“.......................................................
Candan açtık cehle karşı bir savaş,
Ey bu yolda ant içen genç arkadaş!
Öğren, öğret hakkı halka, gürle coş;
Durma durma koş.
Şanlı yurdum, her bucağın şanla dolsun;
Yurdum seni yüceltmeye antlar olsun.”
(Öğretmen Marşı’ndan..)

Kendimi tanımam gibi sizin öğretmen olduğunuzu bilmem de aynı zamana rastlıyor sanırım. Tüm yaşamımın, sizinle birlikte geçirdiğim ve “çocukluk “ denilen o unutulmaz döneminin ilk yıllarına..
Belki de daha gerilere gitmeliyim. Gökyüzünde sayısız yıldız ışıltısının yanıp söndüğü, elli yıl öncesinin dingin ve berrak bir mayıs gecesine kadar.. K… köyündeki tek katlı öğretmen lojmanının kırık dökük bir odasında ve isli camlı bir gaz lambasının solgun ışığında dünyaya merhaba derken, “öğretmen çocuğu olmak“ olgusu da hep benimle olmak üzere yaşamıma giriyordu kuşkusuz..
Bundan böylede, bütün benliğimde duyacaktım “öğretmen çocuğu “ olmayı. Neredeyse yarım asra varan ömrümün daha başında bana armağan edilmiş bir gurur nişanı olarak. Ve aslında benim yaşamım okulda başlayacaktı..
Ben sizin üç çocuğunuzdan ikincisiydim sevgili annem ve babam. Ama başka çocukların da başını okşarken gördüm sizi. Başka çocuklar için üzülür veya sevinirken de. Paylaştığınızı gördüm o küçük insanlarla yüreğinizdeki sevgiyi, sofranızdaki aşı, cebinizdeki parayı, dağarcığınızdaki bilgiyi. Kocaman yüreklerinize sayısız öğrenci çocuğunuzu sığdırdığınızı gördüm yıllar boyunca..
Öğretmenlerin sahip oldukları çocuklarının sayılarla ifade edilemeyeceğini erken yaşlarda anlamıştım aslında. Öğretmenlerin sadece kendi çocukları yoktu. Onlar sadece kendi çocuklarını sevmezlerdi. Bütün öğrencileri aynı zamanda çocuklarıydılar öğretmenlerin. Sadece kendi çocukları için değil tüm çocukları için çarpardı onların sevgi dolu kalpleri. Bu yüzdendir aslında, öğretmen çocuklarının anne ve babalarını paylaşmayı öğrenmiş olmaları..
Ben sizin binlerce çocuğunuzdan birisiydim aslında canım annem ve babam. Kim bilir isimleri neler olan ve sizi en az benim kadar seven binlerce çocuğunuzdan biri..
Siyah önlüklü, beyaz yakalı ilkokul öğrencilerinin cıvıltılarıyla dolu okul bahçeleri ve sınıflardaki görüntünüzle hatırlıyorum en çok sizi öğretmen annem ve babam. Birde okul bahçesinin girişindeki sarı çiçekli, bol yapraklı ıhlamur ağacının baygın kokusu aklımda kalan..
Biliyorum.. Taşları sevgiyle örülmüş bir gönül köprüsü vardı çocuklarınızla aranızda. Bu taşların her birine sizin sevgi dolu yürekleriniz şekil vermişti onların tertemiz ruhlarını katarak. Onlar sizin çiçek bahçelerinizdi çorak topraklarda yetiştirdiğiniz. Nasıl da gülümserdiler sizinle birlikteyken tatlı bir heyecan ve güven duygusuyla. Yağmurlu bir yaz günü öğleden sonrasının gökkuşağı renkleri aydınlatırdı yüzlerini size “öğretmenim” derken..
Kimi zaman bir kız öğrencinin saçlarını tararken gördüm seni öğretmen annem. Tıpkı kız kardeşlerime yaptığın gibi. Hastalanmış birinin ateşini düşürmeye çalışıyordun kimi zaman. Ya da yara bere içindeki dizini sarıyordun bir başkasının. Kendi kaleminin ya da silginin yarısını veriyordun olmayana. Sarı yapraklı matematik defterlerini ciltliyordun onların teneffüslerde. Akşamları “fiş”ler yazıyordun mürekkepli kalemle kartonlara. Okuma yazmayı öğreten ve üzerinde “Atatürk bizi kurtardı “ yazan “fiş”ler. Sonra okula gönderilmesini istiyordun bir kız çocuğunun ailesinden yaşlı gözlerle. Her şey oluyordun onlar için. Öğretmen oluyordun.. Anne oluyordun.. Öğretmen anne oluyordun.. Hayatı onlarla yaşıyordun öğretmen annem…
Sende annem gibiydin.. Başöğretmen Atatürk’ün eğitim ordusunun isimsiz kahramanlarından biriydin öğretmen babam. Kimi zaman bakımsız okulu köye bağlayan yolu düzeltiyordun elinde kazma kürekle.. Bazen kapısını onarıp, penceresine cam takıyordun.. Topladığın çalı çırpıyla sobasını yakıyordun sınıfın, iri kar taneleri savrulurken gökyüzünde. Duvarlara badana yapıyordun ilkbaharda becerikli ellerinle. Öğretiyordun hep onlara.. Sınıfta öğretiyordun, bahçede öğretiyordun, dere tepe yürürken birlikte hep bir şeyler öğretiyordun. Bilgisizliğin karanlığına ışık oluyordun, bilgiden taç örüyordun başlara.. Cehalete karşı açılmış savaşta hep birlikte yürüyordun öğretmen annemle ve bu güzel yurdu yüceltmeye ant içmiş diğerleriyle birlikte..
Atatürk’ün resmini ilk kez evimizde gördüm sevgili annem ve babam. Kütüphanemizin üstünde ahşap çerçeveli bir resimdi. Gerçekten saçları sarı, gözleri maviydi Atatürk’ün. Ay yıldızlı bayrağın önünde durmuş, uzaklara bakıyordu.
Ben sizden öğrendim her türlü sevgiyi öğretmen annem ve babam…
Atatürk sevgisini.. Vatan, millet sevgisini.. Bayrak sevgisini.. İnsan sevgisini..
Öğretmenler gününüz kutlu olsun öğretmen annem ve babam..
Öğretmenler gününüz kutlu olsun sevgili öğretmenlerim..


Edirne, 23/11/2007

1 yorum:

  1. bütün yazılarınızda kendini hissettiren bir yaşanmışlık var ama en çok bu yazınız dokundu kalbimin her zaman buğulanmayan o yerine..imkansız diye bir şeyin var olmadığını öğretir bizlere eli öpülesi anneler babalar..dönüşü olmayan tek şey ölümdür..herşey mümkündür adını huzur koyduğumuz bu oyunda..öylece savunmasızız şimdi..öylesine bir yürüyüş bu..

    YanıtlaSil

SEN YAŞTAYIM

İNSANIN MAVİSİ

  Bu sabah deniz, kendimin "Di'li geçmiş zaman"ı. Bir vakit bendeki mavinin solmamış hali. Çocukça güldüren, aşkça ürperten, b...