Perşembe, Ocak 09, 2014




ONLAR BİZE ALLAH’IN EMANETİDİR
Sanki bir tiyatro oyunu sahneye konuyor.
Trajikomik bir oyun bu.
Yani, hem acıklı hem de güldürücü özelliği olan bir oyun.
Onlar, her kurban bayramında bu oyunu oynamaktan ve bize seyrettirmekten bıkmadılar.
Biz de mecburmuşuz gibi her kurban bayramında çaresizlik içerisinde bu oyunu izliyoruz.
İşte size oyundan bir sahne;
“Yarısı çocuk ve kadın olmak üzere tahminen 10-15 kişi kadarlar.
Çevredeki kısa duvarlardan ve birkaç ağaçtan bulundukları yerin bir bahçe olduğu anlaşılıyor.
Oyunun baş aktörlerinden olduğu belli olan birinin elinde pompalı bir tüfek var.
Evet, hepimizin bildiği, etkili ve ateşli bir silah olan bir pompalı tüfek bu.
Baş aktör tüfeğini tahminen beş metre ötesindeki boğaya doğrultmuş.
O boğaya bakıyor, ne olduğunu anlayamayan boğa şaşkın şaşkın O’na bakıyor, diğerleri de biraz sonra tanık olacakları anın keyfini çıkarmak ister gibi ikisine bakıyorlar.
Ne olduğunu anladınız tabii.
Kurban edilmek istenen boğa kaçmış, uzunca bir kovalamacadan sonra bahçede sıkıştırılmış ve şimdi kaderini bekliyor.
Baş aktörün parmağı tetiğe basıyor, kafasından kurşunu yiyen boğa ulu bir ağaç gibi gürültüyle yere devriliyor.
Yere düşer düşmez de rol sırası kendisine gelen baş aktör yardımcısı bir kişi elinde kocaman bir bıçakla boğanın üzerine atlıyor.
Diğer oyuncularda öyle yapıyorlar. Her biri boğayı bir yerinden yakalamaya çalışıyor.
Baş aktör yardımcısı Allah vergisi yeteneğiyle bir anda boğanın boynuna bıçağı sürüyor.
Sonrası malum..”
Kurban ibadeti yerine getirilmiş oluyor böylelikle.
Başka sahnelerde var tabii.
Elinden kaçırdığı kurbanlığını yakaladıktan sonra öfkeyle onu bacağından bıçaklayan mı istersiniz, yaşama refleksiyle direnen kurbanlığını sopayla öldüresiye döven mi istersiniz, kurbanlığını yere yatırabilmek için baltayla bacak kemiklerini kıran mı istersiniz?
Ya da çok sayıda insan ve araç tarafından sıkıştırılıp yakalanmaya çalışılırken panik halinde denize atlayan, bataklığa düşüp gırtlağına kadar çamura gömülen, düştüğü kuyudan çıkartılabilmek için bacağından vinçe asılan kurbanlıklar mı istersiniz?
Hepsi, hepsi var bu trajikomik oyunda.
Otuziki kısım tekmili birden bu oyun.
Üstelikte seyretmesi bedava.
Hadi isteyin çekinmeyin.
Sizi insanlığınızdan utandıracak milyonlarca sahne var daha sırada.
Ha, bu arada acemi kasapları da unutmayalım.
Kurbanlığını kesecekken kendisini doğrayan, kadın erkek hatta çocuktan oluşan insanların rol aldığı sahnelerde var.
Televizyon kanallarında muhabirler hangi kentte ne kadar acemi kasabın kendisini yaraladığına dair istatistiki bilgiler veriyorlar.
Kolu, bacağı, kafası sarılı insanlar hastanelerden çıkarken televizyon kameralarına bir kahraman edasıyla görüntü veriyorlar.
Ancak, bir final sahnesi var ki her şeye bedel;
“Dünyanın en güzel yerlerinden biri olan İstanbul Boğazı’na akan kurban kanları masmavi denizi kızıla boyamış, Marmara bir kan denizine dönüşmüş, kandan dalgalar kıyıya vuruyor..”
Uçaktan çekilen bu çarpıcı görüntüler tüm dünyaya servis ediliyor.
İstanbul’daki belediyelerin modern kesim yerlerini değil sokakları ve yeşil alanları kendilerine kurban kesim yeri seçmek yüzsüzlüğünü gösterenlerin bu hukuk tanımaz, ahlak ve din kurallarını umursamaz tavırları Türk insanını utandırıyor, vicdanları sızlatıyor.
Hazreti Peygamberimizin “devesine eziyet eden birini nasıl şiddetle kınadığı ve azarladığı” anlatılır hep.
Bir tarafta O yüce insanın tavrına bakın, birde insan demeye dilimin varmadığı şu “güruh”un yaptıklarına bakın.
Bir süre önce Esenyurt Belediyesi tarafından hizmete sunulan modern bir hayvan barınağının açılışında sayın belediye başkanı hayvanlar için “Onlar bize Allah’ın emanetidir, bu emanete özenle sahip çıkalım” demişti.
Doğrudur;
Hayvanlar, bize Yüce Allah’ın emanetidir.
O zaman siz kimsiniz? Bu emanete ihanet eden, vahşetin ve ilkelliğin sahipleri söyler misiniz; siz kimsiniz?

(Ekim/2012, İstanbul)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

SEN YAŞTAYIM

İNSANIN MAVİSİ

  Bu sabah deniz, kendimin "Di'li geçmiş zaman"ı. Bir vakit bendeki mavinin solmamış hali. Çocukça güldüren, aşkça ürperten, b...